yeni-musteriler-kazanmak-icin-farkli-alanlar-olustrun-1

1999 yılından beri yüzlerce farklı internet projesi içinde yer aldım ve bu projelerin tümünde ilk hedef yeni müşteriler kazanabilmekti. Sonraki hedef ise kazanılan bu müşterileri sadık müşteri haline getirebilmek.

Yeni müşteri kazanımı ne kadar zor bir süreç ise kazanılan müşterileri kaybetmeden sadık müşterileriniz haline getirebilmek çok daha zor süreç olarak karşımıza çıkıyordu.

Bu durum tabi ki sadece ülkemizde değil tüm dünyanın yaşadığı ortak bir sorun. İşin dışındaki birçok kişi uzaktan, müşteri bulmak ne kadar zor olabilir ki dese bile yeni müşteri bulma yolculuğu için tüm Dünya’da harcanan para 1 milyar doları aşan büyük bir pazar haline gelmiş durumda.

Pazarın bu kadar büyük olması sonucunda ise doğal olarak birçok farklı pazarlama aracı ve servis ortaya çıktı. Dünya’da kullanılan farklı stratejiler, hedefleme ve planlama teknikleri olmasına rağmen çok rahatlıkla bu konularda dünyanın çok gerisinde olduğumuzu da söyleyebilirim.

Bu konu hakkında şöyle bir geriye dönüp baktığımda bir şekilde içinde bulunduğum projelerin neredeyse tümünde öncelik hep projelerin biran önce hayata geçmesi yönündeydi.

Proje yayına geçtikten sonra ne olacak? Bu soru hakkında kimse düşünmüyor veya düşünmek istemiyordu. Bu özellikle e-ticaret projelerinde bariz şekilde ortadaydı; “Siteyi açalım bir şekilde ürün satarız”.

  • Evet, bir şekilde ürün satılır ama kime satılacak?
  • Ne kadar sürede kaç kişiye satılacak?
  • Satılacak bu kişilere nasıl ulaşılacak?
  • Sermaye yapısı nedir ve mevcut sermaye ile ne kadar ayakta kalınabilecek?

İşte yola çıkılmadan sorulması ve cevaplanması gereken bu sorular maalesef birçok e-ticaret sitesi sahibinin yolda sorduğu sorular oluyordu.

Sonuç olarak ister e-ticaret sitesi, ister kurumsal bir sitesi, ister yeni kurulmuş bir startup mutlaka potansiyel müşterilere bir şekilde ulaşmak gerekiyor. Bunun için en kolay yol tabi ki reklam çalışmalarıdır.

Peki, reklamı hangi platformlarda vereceğiz? Bu reklam bütçesi ile alakalı bir durum olsa bile tüm dünya gibi ülkemizde de ilk çaldığımız kapı tabi ki Google ve Facebook’tur.

Çünkü ekonomiklerdir, hızlı aksiyon alınır, kullanımı kolaydır, hedeflemeler diğer mecralara göre çok detaylıdır ve en önemlisi raporlamalar sayesinde reklam çalışmalarınızın analizlerini çok rahat bir şekilde yapabilirsiniz.

Farklı mecralarda yapılacak reklam çalışmalarında ise en büyük sorun yüksek miktarlardaki maliyetler ve bunun karşılığında nasıl bir geri dönüş alınacağının bilinememesi gibi bilinmezlikler gelmektedir.

Tüm bu maddeleri üst üste koyunca dijital dünyadaki reklam harcamalarının %60’ının yani 10 liralık reklam harcamasının 6 lirasının bu iki firmaya gitmesi sebepsiz değildir.

Aslında işin aslı bu 2 firma internetin geleceğini görmedi, geleceği tasarladı. Yani bizim kime satacağız, nasıl satacağız sorularını en başta sordular ve ona göre stratejiler kurup ilerlediler. Şimdi ise tüm dünya onların sadık müşterisi…

Her şeye rağmen bu reklamlar aslında kısa vadeli çözümlerdir ve özellikle yanlış kurgulanmış reklam stratejileri faydadan çok zarara sebep verir. Ayrıca bu platformlar reklam verenlerin sayısını arttırmak üzere kurgulanmıştır. Buda reklam ücretlerinin sürekli artacağı anlamına gelir.

Bundan bir kaç sene önce Google reklamlarında TBM’ler (Tıklama başı maliyet) kuruş ile ifade edilirken günümüzde liralar hatta bazı sektörlerde on liraların konuşulması da aslında bundandır.

Reklamımızı verip potansiyel müşterilerimize ulaşmaya başlamanın sadece ilk adım ve Google ve Facebook gibi platformlar ile kolay bir şekilde bu adımı geçebildiğimizi unutmayalım.

Sonraki adım ise tabi ki ziyaretçilerimizin sadık müşterilerimiz haline getirebilmektir. Bunun için yapılması gereken en basit yol ise mevcut siteniz dışında farklı alanlar oluşturmaktır.

Dünyanın en büyük markalarının bile başvurduğu bu basit yol ile mevcut müşterilerinizi sadık müşteriler haline getirirken yeni potansiyel müşterilere de basit bir şekilde ulaşabilirsiniz.

Dipnot olarak belirtmekte fayda var bu basit yol için biraz zaman ayırıp ona biraz ilgi göstermek gereklidir.

Peki, bu farklı alan nedir? Sektörünüz, satışını yaptığınız ürün veya hizmet ile ilgili içeriklerin olduğu, mevcut web siteniz dışında farklı bir web sitesidir.

Bu web sitesi farklı bir alan adı ile olabileceği gibi mevcut alan adınız altında açılmış bir sub domainde olabilir. (blog.alanadi.com)

Bunun dışında aynı ilgi alanlarına sahip kişileri bir araya getirebileceğiniz Facebook grupları da alternatif bir yöntem olabilir. Fakat çok iyi biliyoruz ki sosyal medya grupları bir anda kapatılabilir.

Bu durumda harcadığınız zaman ve emek boşa gideceğinden riski en aza indirmek mantıklı olacaktır diye düşünüyorum.

Web sitesi veya sosyal medya grupları ne olursa olsun bunların tek bir amaca hizmet etmesi gerekmektedir. Oda potansiyel müşteri adaylarına ulaşıp onlardan talep yaratmak…

Tek başına farklı bir alan açmak ise talep yaratmaya yetmez asıl talebi yaratacak şey oluşturulacak içeriklerdir. İçerikler konusunda ise asla ve asla unutulmaması gereken ortak nokta şudur;

“Kaliteli ve kullanıcıların ihtiyaçlarına cevap verebilen, kullanıcılara reklamdan çok fayda sağlayan özgün içerik… ”

Örneğin zeytinyağı satışı yapan bir e-ticaret siteniz varsa zeytinyağı ile yapılmış yemek tariflerinin bulunduğu ve sürekli güncellenen farklı bir web siteniz, blog sayfanız mutlaka olmalıdır.

Elektrik malzemeleri satışı yapan bir firmaysanız web siteniz dışında farklı bir domain altında yayınlanan, elektrik ile alakalı içeriklerden oluşmuş bir web siteniz olabilir.

Aynı şekilde bilgisayar ürünleri satan bir e-ticaret sitesinin mutlaka güncel teknoloji haberlerini yayınladığı bir blog sayfası veya farklı bir web sitesi olmalıdır.

Bu örnekler farklı sektörler ve konular üzerinden çoğaltılabilir. Asıl dikkat edilmesi gereken konu farklı alanlarda üretilen içeriklerin mutlaka ziyaretçiler için talep oluşturabilecek kalitede ve sizin reklamınızdan çok ziyaretçiye fayda sağlayan içerikler olması gerektiğidir.

Üstüne basarak vurgulamak istediğim diğer önemli unsurda bu farklı alanların sürekli ve sürekli yeni içerikler ile büyütülmesi gerektiğinin unutulmamasıdır.

Bu farklı alanlar sayesinde birçok yeni potansiyel müşterilere ulaşabilir, mail veya farklı pazarlama teknikleri ile mevcut müşterilerinize bu içeriklerinizi ileterek onları bu oyuna dâhil edebilirsiniz.

Yorumlar, soru ve cevap bölümü, konunun uzmanlarının inceleme yazıları veya video içerikler ile zenginleştirilecek bu alanlar bir süre sonra size reklamlardan çok daha fazla sadık müşteri kazandıracağından emin olabilirsiniz.

Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle…

Ekrem Karataş
Sektörüm Dergisi dışında vakit buldukça farklı mecralarda SEO ve dijital pazarlama konusundaki yazılarım ile tecrübelerimi paylaşarak Arama motoru optimizasyonu konularında meraklılara yardımcı olmaya çalışıyorum. Seolog SEO firma sahibi Ekrem Karataş'ın verdiği hizmetler; Marka Danışmanlığı · Grafik Tasarımı · Dijital Pazarlama · BT Danışmanlığı · Reklam · Arama Motoru Optimizasyonu (SEO) · Arama Motoru Pazarlama (SEM) · E-posta Pazarlama · Kurumsal Fotoğrafçılık · Web Tasarımı.