Işık, mimarlık ve iç mimarlıkta renk, doku ve tüm formları ortaya çıkartan ya da gizlenmesine yardımcı olan önemli bir tasarım ögesidir ve istenilen atmosferin oluşturulmasında diğer tasarım ögelerine göre çok daha büyük bir etkiye sahiptir.
Yapay aydınlatma, mekan içerisindeki rengin güzelliğini, mobilyalardaki detayları ve aksesuarları ortaya çıkaran önemli bir dizayn elemanı olarak görev yapar.
En iyi şekilde dekore edilmiş bir ortam bile doğru aydınlatılmamışsa yaşanabilirlik potansiyelini kaybeder. Işık kullanılarak biçim ve dokular vurgulanır, sınırlar belirginleştirilir ya da gizlenir, mesafelerle ilgili illüzyonlar yaratılır.
Işıkla mekan ve form kontrol edilebilir. Işığın dikkatlice yönetilmesi hareketi kolaylaştırır ve mekan algısını tümüyle değiştirir. Başka bir değişle mekan ışıkla son şeklini alır ve anlam kazanır.
Fizyolojik etkileriyle beraber psikolojik ve estetik etkileri de kanıtlanmış olan yapay ışık, teknolojik ilerlemelerle geliştirilen teknik özellikleri, kontrol edilebilir oluşu ve kullanım kolaylığı gibi nitelikleriyle tasarımcıya günümüzde sınırsız imkanlar sunmaktadır.
Bu noktada önemli olan doğru kararlar alınarak gereksinmeleri karşılayacak en uygun aydınlatma projelerinin gerçekleştirilmesidir.
Her proje kendi gereksinmeleriyle birlikte farklı aydınlatma biçimlerinin bir arada kullanılmasına ihtiyaç duyar. Bu nedenle tasarımcı önce analitik bir biçimde yapay aydınlatmayla ilgili problemleri belirlemeli ve daha sonra bu problemlerin çözümüne yönelik yaratıcı çözümler geliştirmelidir.
Binanın ve mekanlarının fiziksel özellikleri, işlevleri, kullanıcı ihtiyaçları, görsel konfor ölçütleri ve yaratılmak istenen atmosfer, doğru bir yapay aydınlatmanın oluşturulmasında temel problem alanları olarak tariflenir.
Bu problemlerin uygun biçimde çözümüne yönelik aydınlatma planının yapılabilmesi için ise kullanılacak olan ışık kaynaklarıyla ilgili; ışık şiddeti, ışıklılık, karşıtlık, kamaşma, yayınım, ışık kaynağının rengi, formu ve tipi, ışık kontrol sisteminin türü gibi kriterlerin tasarımcı tarafından önceden bilinmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde daha bilinçli bir şekilde estetik ve verimliliği yüksek çözümler getirilebilir..
Aydınlatma projesi hazırlanırken bir diğer önemli kriter ise binanın kullanım biçimidir. Başka bir değişle binanın hastane, okul, alışveriş merkezi ya da resident olması aydınlatma projesi tasarım kurgusunu tamamen değiştirir.
Tüm bu kullanım biçimleri içerisinde konaklama hizmeti veren tesis niteliğindeki oteller ise aydınlatma projelerinde işlevsellik ve estetiğin en iyi şekilde buluşturulabileceği ve sıra dışı tasarımları üst düzende tolere edilebilecek mekanları barındırması nedeniyle ayrı bir öneme sahiptir.
Otel aydınlatmasında estetik beklentilerin karşılanabilmesi için dikkate alınması gereken ilk şey, o güne kadar denenmemiş ve mümkünse benzersiz bir konsept oluşturmaktır. Bu amaca ulaşmak için aydınlatma tasarımıyla ilgili yeni gelişmeleri takip etmek ve bunları farklı bir anlayışla sunabilmek son derece önemlidir.
Ancak bu şekilde yaratıcılığın sınırlarını zorlayan atmosferler oluşturmak mümkün olabilir. Bu tür bir projeye verilebilecek en güzel örneklerden biri ise Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki Yas Viceroy Otel dir.
Asymptote Architecture tarafından tasarımı gerçekleştirilen Yas Viceroy Otel, dünyanın en büyük LED projesi olarak kabul edilmektedir. Otel, 500 lüks odası ve içinde barındırdığı marinası ile bir formula yarış pistinin üzerinde konumlanmıştır.
Otel binası, her biri 300 metre uzunluğunda 10 katlı iki eliptik bloktan oluşur. Yarış pistini kapsayan çelik köprü, aynı zamanda otel kulelerini de birbirine bağlar. Otel, çelik ve camdan meydana gelen kafes ızgara ve elmas şeklindeki panellerden yapılmış bir kabuğa sahiptir.
Bu kabuk aynı zamanda binanın ün kazanmasını sağlayan ikonik imajını oluşturmaktadır. Binanın dışını saran ızgara çelik sistemli kabuk yarattığı form ve verdiği imajın yanı sıra, Abu Dabi’nin sıcak ve kurak ikliminde, sıcak havanın yukarı doğru yönelmesini sağlayarak binaya nefes aldırır.
Binanın geometrik dış yüzeyi gündüz güneş ışığını yansıtırken; gece 5000’den fazla enerji tasarruflu tamamen LED armatürlerden oluşan aydınlatma sistemiyle sürdürülebilir bir anlayışla ışık yaymaktadır.
Otellerde sıradışı tasarımlara imkan veren LED sistemler, dış kabukta olduğu gibi iç mekan aydınlatmasında da yoğun bir biçimde kullanılmaktadır.
Bu doğrultuda yeni ürünlerin yeni trendler sonucu ortaya çıktığını bilerek eğilimleri takip etmek tasarımcı için önemlidir. Örneğin son zamanlarda retro ve endüstriyel stile yatkın iç mekan yaklaşımları, uluslararası bir müşteri tabanına hitap ederek 1960’lı yıllara dayalı bir tasarımı mümkün hale getirmiştir.
Bu yaklaşımlarla özellikle lobby, restoran gibi ortak alanlarda çok yerine, yeterli ışığı tercih eden konukların, LED sistemlerle herhangi bir parlama ve abartı olmaksızın beklentileri karşılanabilmektedir. Ayrıca güvenli bir ışık kaynağı olan LED yüksek ısı yaymadığı için oteldeki ortam konforunu da artırmaktadır.
Işığın işlevselliği ise otel aydınlatma tasarımlarında bir başka önemli kriterdir. Otel konukları makyaj, tıraş gibi kişisel bakım uyguladıkları alanlarda aydınlık düzeyinin güçlü olmasını isterken, uyuma ve dinlenme alanlarında bunun tam tersini tercih etmektedir.
Bu nedenle otel odalarında gerçekleştirilen tüm eylemler için doğru aydınlık düzeylerinin oluşturulması amacıyla tasarımcının titizlikle çalışması gerekir. Yapılan araştırmalar, genel olarak konuk odalarındaki aydınlatmayı loş buldukları için şikayet eden otel müşterilerinin olduğu yönündedir.
Bu durum mimar ya da iç mimara, kapsamlı bir tasarım yaparken, standart aydınlatma elemanlarının yanı sıra, ısmarlama ürünlere yönelmeyi ve araştırmaların gösterdiği birden fazla bakış açısını değerlendirmeyi işaret etmektedir.
Otel odası tasarımı konusunda verilebilecek en güzel örneklerden biri Mira Otel dir. Charles Allem tarafından 21. yüzyılın finans merkezi Hong Kong’un ruhuna yakışır ve renklerine sadık kalarak tasarlanan Mira Otel’in özellikle iki lüks süiti, geleneksel Asya misafirperverliğine modern bir anlayış kazandırmıştır.
Sonuçta her ikisi de dünyanın elit gezginleri arasında en fazla talep edilen ve tercih edilen süitleri olmuşlar. Konuklar, The Grand Mira suit’in çerçeveler içindeki, içten aydınlatılmış cam kanatların bulunduğu oturma odasına yürüdüklerinde abanoz ağacından yapılmış tapınak formundaki yatak, mekanın odak noktası olarak algılanır.
Odanın tavanından sarkıtılan aydınlatılmış cam küreler ise gece ve gündüz nefes kesen büyülü bir atmosfer sunar. 492 odadan oluşan otelin, kırmızı, yeşil, gümüş ve mor tonlarda giydirilmiş iç mekan tasarımı, Hong Kong’un kalbinde yeniden enerji bulmak için yaratılan bir yer olarak kabul edilmektedir.
Otel aydınlatma projesi hazırlanırken odalar dışında lobby, bar, kafe gibi ortak alanlar ayrı bir öneme sahiptir. Çünkü özellikle bu alanlarda tasarımcı yaratıcılığını en üst düzeyde sergileyebilir ve tüm özgün fikirlerini ortaya koyma imkanı bulur. Örneğin Endonezya, Jakarta’daki Otel Cipurta’nın el yapımı tavan çiçeklerinden oluşan aydınlatma elemanı tasarımcısı için bir butik çalışma niteliğindedir.
Otel Cipurta’nın aydınlatma projesinin en etkileyici kısmını oluşturan bu tavan çiçeklerinin uygulamasının bitiriliş tarihi başlangıçta altı ay olarak belirlendiğinde, birçok kişi teslimat ve montajın bu kadar kısa sürede yapılacağına inanmamıştır.
Hatta bazıları bunun çılgınlık olduğunu iddia etmiştir. Benzersiz tavan kompozisyonu özel el yapımı aydınlatma elemanlarından oluşmaktadır. Ayrıca mekanın dört duvarında dikkate değer meşaleler bulunur. Işık kaynakları, altmış-yetmiş santimetre arasında değişen büyüklüklerde, üç farklı renkte 149 el yapımı aydınlatma öğesinin biraraya getirilmesiyle ortaya çıkarılmıştır.
Otellerde ortak alanların aydınlatılmasıyla ilgili bir diğer ilginç örnek ise Kopenhag’daki Bella Sky Otel’dir. Otelin fuayesinde bulunan ışık ve renk konsepti, GXN Ekibi- Danimarkalı mimarlar tarafından tasarlanmıştır.
Bu tasarım 7000 LED ışıktan oluşmaktadır. Bir çeşit ışık heykeli niteliğindeki tasarım, ışık ve renk deneyimini, sanat ve bilimle biraraya getirmiştir. Tasarımın çeşitli aşamaları teknoloji ve gelişmiş geometri dinamiklerini kullanmayı gerektirmiştir.
GXN ekibinin kolektif bir çaba ile bilinmeyeni denemekten çekinmemesi, tasarım, mimarlık ve mühendislik alanlarının ortak üretimi olan bir projenin ortaya konmasını sağlamıştır.
Bella Sky Hotel, Kopenhag, İskandinavya
Benzer şekilde ışık oyunlarının sergilendiği Plazma Studio, İspanya’nın Madrid şehrindeki Puerta America Otel’nin dördüncü katında yer almaktadır. Açısal bölünme ile geliştirilen koridor paslanmaz çelikten imal edilmiştir.
Yol boyunca LED’lerden oluşan aydınlatma dilimleri, akıllıca tasarlanarak konukların konumlarını bulmalarına yardımcı olur. Katın her iki tarafında bulunan 15 odalı iki kanat ise bir koza oluşturulacak şekilde tasarlanmıştır.
Puerta America Otel
Aydınlatma projesi hazırlanırken konuklar kadar otel personelinin de gereksinmelerinin göz önünde bulundurulması önemlidir. Zira otel tasarımındaki aydınlatma, mimarın listesinde, konut projeleri gibi tek ya da birkaç kullanıcısı olan mekanlardan çok daha yukarılarda yer alır. Örneğin mutfakta çalışanlar ile buna en yakın hizmeti veren yapan bar personelinin bile aydınlatma ihtiyaçları önemli farklılıklar göstermektedir.
Otellerde iç mekan aydınlatma tasarımı planlanırken, bu işletmelerin doğasında var olan ilave bazı özelliklerin de göz önüne alınması gerekmektedir. Örneğin, oteller 24 saat hizmet verdiği için işletme giderleri içerisinde aydınlatmadan doğan kalemler büyük bir yer tutmaktadır.
Bu nedenle gece ışıkların açılıp kapatılmasına ihtiyaç duyulmayacak şekilde uygun yerlere otomatik aydınlatma sistemleri konulmalıdır. Odalar için tasarlanmış olan mastır anahtarlar da ışık enerjisiyle ilgili tasarruf sağlamasında önemli başka bir araçtır.
Zira bu şekilde kapı açılınca kullanıma başlanan tüm enerji, kapı kapandıktan sonra otomatik olarak kesilir. Bütçeyi etkileyen bir diğer önemli faktör ise kalitedir. Aydınlatma ürünleri uzun yıllar kullanılmak üzere seçilir ve bu yüzden dayanıklılık, dolayısıyla kalite ön planda olmalıdır. Tüm bu ve benzeri nedenlerden dolayı projelendirme sürecinde bütçe sınırlarının aşılmaması için mimar ya da iç mimarın ürün tasarımcısı ile yakın çalışması büyük önem taşımaktadır.
Doç.Dr. Deniz Ayşe Yazıcıoğlu/İstanbul Teknik Üniversitesi/Mimarlık Fakültesi/İç Mimarlık Bölümü