dogru-olmayan-aydinlatma-isik-kirliligi-gorseli

Doğa öyle mucizevi bir döngüde ki, düşünün; sadece 10 saniye için oksijen olmasa veya güneş sadece bir gün hiç doğmasa neler olurdu?

Evrenin milimetrik işleyişinde tüm dengeler yerli yerinde ve milyonlarca yıldır tıkır tıkır sorunsuz işliyor. Dünyamıza direkt veya dolaylı olarak olumsuz etki eden tek canlı insan. Her şeyin iyisini, güzelini de yapabilen insanoğlu isteyerek veya istemeyerek kötüsünü de yapabiliyor.

Aydınlatma; başlı başına renkli, sıcak, pozitif bir anlam içerse de, zaman zaman olumsuzluğa sebep olan bir çıktıya dönüşebiliyor.

Zaten doğru yönetemediğimiz her şeyde böyle değil midir? Suyu fazla içmek bile, su zehirlenmesine bağlı hiponatremi ile karşı karşıya kalmaya sebep olacaktır.

Aydınlatma işinde ana başlık mühendislik olsa da, etkileri açısından sağlık en başta yer alıyor. Aydınlatmanın, uygulamaya göre fazlası da azı da zararlı olabilir. Ayrıca doğru ürünler ve doğru çözümler üretmediğinizde de sağlığa zararları vardır. Hepimizin bildiği, literatüre “Işık Kirliliği” olarak geçen bir kavram var.

Dünyanın gece çekilen uydu fotoğraflarının incelenmesi sonrasında, yapay ışığın her yıl daha geniş bir alana yayıldığı gerçeği gözler önüne serildi.

Science Advances dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre; 2012-2016 yılları arasında gezegenin yapay olarak aydınlatıldığı alan yılda %2’den fazla büyüdü.

BBC’nin haberine göre ise, Science Advances dergisinde yayınlanan bir araştırma, ışık kirliliğinin giderek büyüdüğünü ve parlaklığın zaman içerisindeki değişimlerinin ülkelere göre farklılık gösterdiğini ortaya koydu.

Güney Amerika, Afrika ve Asya’daki birçok ülkede ışık kirliliğinin arttığını gözlemleyen bu çalışma; ışık kirliliğine bağlı olarak gecenin yok olmasının; bitki örtüsü, hayvanlar ve insanların esenliği açısından olumsuz etkilere yol açtığını dünya kamuoyu ile paylaştı.

Vikipedia’ya göre ışık kirliliği; modernleşme ile gelişen kentsel menşeli bir sorundur. Işık; kolay çalışmak, daha sağlıklı görmek, güvende hissetmek için kullanılan araçtır.

Fakat artan hatalı aydınlatmalar ışık kirliliğine neden olmaktadır. Çevre sorunları içinde eski yıllarda önemsiz bir yere sahip iken, son zamanlarda kirlilik olarak algılanmaktadır.

Pek çok ülkede bu kirliliğe karşı dernekler, birlikler ve ulusal komiteler kurulmuştur. Hedef; ışığın gerekli olduğu yerde kullanımı, iyi görme şartları, gece güvenliğinin sağlanması, enerji tasarrufu ve gökyüzü karanlığının korunmasıdır.

ABD’de Uluslararası Karanlık Gökyüzü Birliği’nin 68 ülkeden yaklaşık 3.000 üyesi bulunuyor. Japonya’da Yıldızlı Gökyüzünü Koruma Birliği kurulmuştur. Türkiye’de ise 1998’de “Işık Kirliliği Çalışma Grubu” faaliyete başlamıştır.

Işık Kirliliği; Ekonomiye, Çevreye, İnsanlara, Hayvanlara ve Bitkilere Zarar Verir

Dr. Fikret Talu’nun, doğru olmayan aydınlatma çözümlerine dair ilginç tespitleri var. Talu, iç ve dış ortamlarda doğru hesaplamalarla uygulanmayan aydınlatmaların; fazla ışığa maruz kalma ve yanlış renk seçimleri gibi olumsuz etkiler nedeniyle insan vücudunun biyolojik saatini bozduğundan bahseder.

Biyolojik saatin bozulması ise belirli kanser türlerine karşı riskin artması başta olmak üzere, uyku düzensizliğinden performans düşüklüğüne, kalp-damar hastalıklarından diyabete pek çok sağlık problemine yol açabilmektedir.

“Yapılan araştırmalar, gözlerimizin sadece dünyaya açılan kapılarımız olmadığını, aynı zamanda psikolojimizi ve fizyolojimizi yakından ilgilendiren ve derinlemesine etkileyen duyu organımız olduğunu ortaya çıkardı”, diyen Dr. Fikret Talu, “Dünya’da yaşayan bütün canlılarda olduğu gibi insanlarda da, neredeyse bütün fizyolojik ve davranışsal parametreler belirli bir düzen içeriyor.

dogru-olmayan-ic-mekan-aydinlatma

Çevreden gelen ışıkla biyolojik saat arasındaki senkronizasyon vücudun etkin ve uygun fonksiyonları için büyük önem taşıyor.” açıklamalarında bulunuyor.

Sirkadiyen ritmin bozulması durumunda ise; uyku düzeninin bozulması, performans düşüklüğü, kardiyovasküler hastalıklar, diyabet, hormon seviyelerinde değişme, vücut ısı değişiklikleri, kan basıncı ve belirli kanser türlerine karşı riskin artması gibi pek çok hastalık ortaya çıkabiliyor.

ABD’de bulunan ve aydınlatma tasarımcıları için gerçek ortamda sirkadiyen ışığın anlaşılmasına ve uygulanmasına yönelik ölçümler ve araçlar geliştirmeye çalışan Rensselaer Politeknik Enstitüsü’ndeki Aydınlatma Araştırma Merkezi’nin (LRC), sağlıklı bina aydınlatma tasarımında önemli rol oynayan Circadian Stimulus (CS) ölçüsünü geliştirdiğini belirten Dr. Fikret Talu, ortamda olması gereken CS tanımlamasında ışık seviyesi, renk, zamanlama, maruz kalma süresi ve daha önceden ışığa maruz kalma süreleri dikkate alınarak CS ölçüm değerlemelerinin 0,1 ile 0,7 arasında derecelendirildiğini vurguluyor ve “CS değerinin 0,3’ten büyük olduğu durumlar, sirkadiyen sistemin uyarılmasının en etkin olduğu değerler olarak tespit edilmiş durumda.

Alzheimer hastaları, ofis çalışanları, gençler ve sağlıklı yaşlılar ile yapılan araştırmalarda, gözde sabahın erken saatlerinde bir saat süreyle 0.3 ya da daha fazla CS’e maruz kalmak sirkadiyen sistemin uyarılmasında etkili oluyor ve bize ışığın; uyku, davranış ve ruh haliyle ilişkili olduğunu gösteriyor.” şeklinde aktarıyor.

Güneş, ışık kaynakları için baz alınan ana kaynaktır. Dolayısıyla güneşin canlılar üzerindeki etkileşimi bizi çarpıcı sonuçlara götürmektedir.

Tespit edilen, sonbahar ve kış aylarında insanlarda depresif düşüncelerin artmakta olduğu gerçeğidir. Bu mevsimlerde, güneş ışığının yaz aylarına göre daha az olması sebebiyle karamsar ve olumsuz düşünceler daha çok ortaya çıkmaktadır. İnsanlar bu düşüncelerle baş edemediklerinde ya da baş etmekte zorlandıklarında stres oluşmaktadır.

Akdeniz insanına daha sıcak kanlı denmesinde güneşin rolü büyüktür. Dünya’da; İzlanda ve Kanada gibi ülkelerde antidepresan kullanımında rekorlar kırılması, hatta İsveç’te çocuklarda rekor seviyede antidepresan kullanımı görülmesinde güneşin ışıklarının diğer coğrafyalara göre az olmasının etkisi önemlidir.

Güneş ışıklarının azlığına bağlı olarak insanlar depresyona daha kolay girmektedir. Güneş ışığının yoğun olduğu zamanlarda serotonin hormonunun (halk arasında mutluluk hormonu diye bilinen, enerji ve ruh halini düzenleyen hormon) salgılanma seviyesi artmaktadır.

Böyle zamanlarda melatonin (insanın uyuması için salgılanan hormondur) salgılanma seviyesi azalmaktadır. Zaten geceleri de devreye melatoninin girmesi tesadüf değildir.

Güneş ışığının yetersiz geldiği günlerde ya da mevsimlerde genelde halsiz, yorgun, mutsuz bir modda olduğumuz gerçeği ortadadır. Yani uyku hali söz konusudur.

Serotonin ve melatonin hormonlarının senkronize çalışmaları sonucu; psikolojiyi, bağışıklık sistemini, sindirimi, uykuyu ve vücudun günlük işlevselliğini düzenledikleri görülmektedir.

Serotonin hormonu, mide ve bağırsağa bağlı kas sisteminin hareketini sağlamakta, ağrı hissini düzenlemeye ve kişinin rahat bir uyku uyumasına yardımcı olmaktadır. Serotonin hormonunun düşük olması duygu-durumun, uyku düzeninin ve enerji düzeyinin olumsuz yönde etkilenmesine neden olmaktadır.

Düşük serotonin, iştahı bozmaktadır. Obezite, anoreksiya nevroza veya bulimia nevroza gibi yeme bozukluklarına yol açabilmektedir. Serotonin azlığı iştahı arttırır ve şişmanladıkça vücudumuzda serotonin tekrar azalır.

Serotonin azaldığında ise yine iştah artar. Bu döngü sağlığı olumsuz yönde etkilemektedir. Karanlık, güneşsiz günler insanın ve canlıların biyolojik saatini bozabilmektedir. Uyku haline geçişte melatoninin devreye girdiği saatlerde ise tüm ışık kaynakları kapatılmalı ve ortam karanlık bir hale getirilmelidir.

Fotobiyolojik Etki

Işık kirliliği kadar, aydınlatmada dikkat edilmesi gereken bir diğer başlık da; Fotobiyolojik Etkidir. Fotobiyolojik etki; özellikle LED ışık kaynaklarının göz sağlığı açısından en büyük risk faktörlerinden biridir.

Burada tespit edilen en önemli risklerden biri; tüm ışık kaynaklarında olduğu gibi, LED çiplerinin de insan bedenine ve özellikle göze zararlı olabilecek, mor ötesi ve kızıl ötesi bölgede ışınım yayma potansiyeline sahip olmasıdır. Bu sebepledir ki, LED ışığının dalga boyu ile bu bölgelerdeki emisyonlar ölçülmeli ve kontrol altında tutulmalıdır.

Avrupa Birliği’nin bu konudaki standartı olan EN 62471’e göre, dalga boyu 200nm ile 3000nm arasında radyasyon yayan komponentler, bu standart kapsamındaki testlere tabi tutulmalıdır.

LED ışık kaynaklarının ürettiği ve gözle görülebilen ışığın dalga boyu ise 400–800nm arasındadır. Dolayısıyla aydınlatma aygıtlarında kullanılan LED çiplerinin, özellikle göz ve cilt tabakasına fotobiyolojik açıdan zarar vermediğine dair standartlara göre sertifikalandırılmış olması gerekir.

Aydınlatma;

  • Fazla ise göz kuruluğuna,
  • Az ise özellikle çocukluk dönemde meydana gelen göz bozulmalarına sebep olur.
  • Migren ağrısının önce gözlerde hissediliyor olmasının sebebi de, göze direkt olarak gelen ışıktır. Migren hastalığı olan kişilerin, bulundukları ortamlarda endirekt aydınlatma çözümlerini tercih etmelidirler.

Kötü aydınlatma; bir işyerinde verimi düşürür, kazaların artmasına sebep olur. Çalışanların görebilme oranını azaltır.  Yine çalışanların; göz sağlığını, ruh halini, psikolojisini, olumsuz etkiler. Baş ağrısı, halsizlik, isteksizlik, gözlerde yanma, tahriş, kızarma, bozulma gibi birçok sonuçlar doğurabilir.

Sonuç olarak iş güvenliğini ve verimi olumsuz etkiler. Amerikan Ulusal Güvenlik Konseyi raporuna göre; kötü aydınlatma tüm iş kazalarının %5’inin sebebidir ve bu oran kötü aydınlatmadan kaynaklanan göz yorgunluğu ile birlikte değerlendirildiğinde iş kazaları sebeplerinin %20’sine ulaşmaktadır.

Bu kazalarında %80’ e yakını “güvensiz davranışlar” dan, %20’ ye yakın kısmı da “güvensiz şartlardan” meydana gelmektedir. Yetersiz aydınlatma ve göz kamaşmasına yol açabilecek uygunsuz ışık kaynakları da bu “güvensiz şartların” oluşmasının başlıca sebebidir.

Uluslararası Aydınlatma Komisyonu CIE’in bir yayınında, yol aydınlatmasının trafik kazalarına etkisi açıkça ortaya konmuştur.

Dünya’nın sayılı metropollerinden New York ve Paris şehirlerinden iki örnekle açıklamak gerekirse; New York şehrinin kuzey bölümünün iki farklı bölgesinin farklı kesimlerinde yapılan aydınlatmadan sonra gece kazaları %36,4 oranında azalmıştır.

Üstelik bu azalma trafiğin artmasına rağmen gözlenmiştir. İkinci örnekte ise Fransa’da Paris – Versailles yolu aydınlatıldıktan sonra yıllık kazaların sayısı 8’den 2’ye düşmüştür. Ölümle sonuçlanan kazalar ise sona ermiştir.

Yine Uluslararası Aydınlatma Komisyonu CIE, istenmeyen kamaşma etkisini matematiksel bir modele oturtabilmek için, UGR (Unified Glare Rating – Birleşik Kamaşma Endeksi) adı altında bir endeks oluşturmuştur. Bu endeks kapsamında, aydınlatma yapılan mekana göre, insan sağlığını olumsuz etkilemeyecek maksimum UGR değerleri şu şekildedir:

Çalışma alanı  maksimum UGR

  • Teknik çizim ofisleri : 16
  • Standart ofisler : 19
  • Resepsiyon, giriş alanları : 22
  • Ağır iş alanları, arşiv : 25
  • Koridorlar : 28

Gün ışığı o kadar doğal bir şeydir ki bizim için ne kadar önemli olduğunu çoğu zaman fark etmeyiz. Gün boyunca doğru miktarda ışığa maruz kalmanın sonucunda doğadan gelen renkler ve dinamikler ruh halimizi, enerji seviyemizi, konforumuzu, uyku kalitemizi ve genel olarak sağlığımızı ve refahımızı güçlü bir şekilde etkiler.

Ortalama olarak, zamanımızın %90’ından fazlasını, enerjik ve sağlıklı hissetmek için doğru miktarda ve kalitede ışık alamadığımız iç mekanlarda geçiriyoruz. NatureConnect aydınlatma yeniliği, bizi dış dünyaya yeniden bağlamak için kanıtlanmış Biyofilik Tasarım İlkeleri üzerine inşa edilmiştir.

Rahat, ilgi çekici ve çekici iç mekan ortamları yaratmak için gün ışığının doğal desenlerini taklit eder. Güneş ışığını ve ambiyansını ofis ortamlarına, toplantı salonlarına, koridorlara getirir.

Day Rhythm modu, güneşin ritmini takip eden dinamik aydınlatma sağlar. Günün doğru saatinde doğru ışığı sağlamak için otomatik olarak çalışır.  NatureConnect aydınlatma çözümü, tamamen sürükleyici bir doğal deneyim için çeşitli LED armatürleri, sezgisel aydınlatma kontrolü ile birleştirir. İş yerinde; verimi, performansı, refahı arttırır. İlham veren bir ortam yaratır.

Tek başına aydınlatma yetmez, doğru aydınlatalım.

Son olarak 2022; büyük güzellikteki mucizeler ve sürprizler ile gelsin, hoş gelsin!

Görüşmek dileğiyle…