Ticari hayat içerisinde belki de en sık karşılaşılan ortaklık türü olarak kabul edilebilecek adi ortaklıklar temelinde bir adi ortaklık sözleşmesine bağlı olarak kurulmaktadır.
Her ne kadar adi şirket adıyla anılmaktaysa da ortaklığın temeli bir sözleşme ve bu sözleşmede yer alan taahhütlerin yerine getirilmesine bağlı olarak taraflar arasında bir borç ve sorumluluk zinciri oluşturmaktadır.
Adi ortaklık, iki veya daha fazla gerçek veya tüzel kişinin bir amaç için emek veya sermayelerini birleştirdikleri bir sözleşme türüdür.
Bu temel tanım haricinde taraflara yüklenen borçlar açısından tanımlama genişletilebileceği gibi daha basit sorumlulukların yer aldığı sözleşmelere dayalı olarak yürütülen ortaklıklar da adi ortaklık olarak hukuken kabul edilmektedir. Burada üzerinde durulması gereken bir diğer husus ise Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuata göre ticari şirket sayılması mümkün olmayan ortaklıklar da adi ortaklık olarak kabul edilmekte ve sonuçları bakımından adi ortaklık sözleşmesine bağlı olarak değerlendirme yapılmaktadır.
Ticaret Kanunu ve ilgili diğer mevzuata göre ticari şirket sayılması mümkün olmayan ortaklıklar adi ortaklık olarak tanımlanmaktadır.
Adi ortaklık, iki kişinin bir araya gelerek toptancıdan satın aldıkları malları pazarda tezgah açıp satmaları gibi basit işlerde de, iki ticari şirketin bir araya gelerek önemli bir yatırım kapsamında köprü yapımı işini üstlenmeleri halinde de söz konusu olabilmektedir.
Konsorsiyum ve Join Venture şeklindeki ortaklıkların da bir adi ortaklık olduğunun altını çizmekte ve Türk Borçlar Kanunu 690. Madde Uyarınca bu şirketlere de adi ortaklık hükümlerinin uygulanmasında fayda vardır.
ADİ ORTAKLIĞIN UNSURLARI
Adi ortaklığa ilişkin kanuni düzenleme incelendiğinde; ortaklar (kişi), sözleşme, ortak amaç, sermaye ve birlikte gösterilen çaba olmak üzere beş temel unsurun varlığı karşımıza çıkmaktadır.
Ortak bir amaç uğruna bir araya gelen kişiler bu amacın meydana getirilmesi için mutlak şekilde sermayeye ihtiyaç duyacaklardır.
Kanun içerisinde sermaye kavramı yerine katılım payı kavramı kullanılmışsa da uygulamaya yönelik anlatım dili nedeniyle araştırmada sermaye kavramı üzerinden devam edilecektir.
ADİ ORTAKLIĞIN KURULMASI
Adi ortaklık bir ortaklık sözleşmesi olması dolayısıyla özellikle iç ilişkide Türk Borçlar Kanunu Madde 27 Sözleşme Serbestisi Hükümleri’ne göre uygulama alanı bulmakta olup ortaklığın kurulması için kural olarak herhangi bir şekil şartı bulunmamaktadır.
Ancak buradaki sınırlama ortakların şirket katılım payı (sermaye) için devir şartının varlığıdır. İspatın varlığı açısından ise ortaklıkların yazılı bir sözleşme ile kurulması önem arz etmektedir.
Ortaklığın kurulmasından sonra özel düzenlemelere tabi değilse bir sicile veya odaya kaydolma zorunluluğu da bulunmamaktadır. Adi ortaklıkların kural olarak ticaret unvanı benzeri bir ismi bulunmadığı söylenebilse de kanımızda adi ortakların 3. Kişilerle kuracağı ilişkilerde kullanmak üzere bir isim/unvan kararlaştırmaları mümkündür.
Ancak bu ünvanın kullanılması 3. Kişilerin zararına ve TMK md.2 uyarınca kötü niyet olarak yorumlanabilecek bir niteliğe haiz olmamalıdır.
Adi ortaklığın bir sicile tescili de zorunlu olmadığından ortaklığın merkezi veya yerleşim yeri de belirsizdir. Hukuki ilişkilerde zaten taraf olarak adi ortaklığın ortakları ayrı ayrı gösterilmesi gerektiğinden ortaklarım ikamet adresleri önem arz eder.
3.kişilerin borcunun ifası açısından ise, ortaklık sözleşmesinde bir yerleşim yerinin belirlenmiş olması durumunda ve bu adresin 3. kişiye bildirilmiş olması durumunda bu yerleşim yerinde borç 3. kişi tarafından ifa edilebilir.
Adi ortaklıkta ortakların her biri ayrı şekilde kendi vergi mükellefiyetine sahip olmakla birlikte ortaklığın tek bir vergi levhası veya mükellefiyeti bulunmamaktadır.
Adi şirketin merkezi de bulunmamakta ancak adi ortaklığın yerleşim yerinden bahsetmekle, eğer ortaklığı bir ticari şirket işletiyorsa o şirketin merkezinin adi ortaklığın yerleşim yeri olarak kabulü gerekecektir.