
İçinden geçtiğimiz şu zor günler hepimize bir kez daha gösterdi ki, en değerli varlığımız sağlığımız. İlaç sanayi büyüdükçe insanların bulaşıcı hastalıklar ve bugün tedavisi soğuk algınlığı gibi çok basit görünen rahatsızlıkları rahatlıkla atlattığı gün gibi ortada.
Ancak işin bir de, dev ilaç sanayilerinin karlı kalabilmesi adına çeşitli isimlerle her dönem türettikleri sürekli tüketilen ilaç bağımlılıkları mevcut.
Mesela tansiyon: Ana akım medya diye bilinen etkili tüm televizyonlarda birkaç yıl öncesine kadar üç beyazdan uzak durun, tereyağı yemeyin, yumurta yemeyin gibi şeyleri duyardık. Bu örneklerden birçoğu da sınırı aştıklarında gerçekten ciddi rahatsızlıklara sebebiyet verebiliyordu.
Peki ya üç beyaz diye bilinen; un, tuz, şeker ürünlerinden nasıl ve ne şekilde uzak duracaktık. İyotlu tuz diye tabir edilen rafine NaCl (sodyum klorür) ile orijinal kaya tuzu aynı etkiye mi sahipti?
Konuya bireysel ilgim yüksek tansiyon hastası annemle başladı. Annem hiçbir yemeğe tuz koymadığı halde tansiyonu 14-11 gibi normalin üzerinde seyrediyor ve hiç düşmüyordu. Bunun yanında aşırı halsizlik ve sürekli rahatsızlıklar yaşıyordu.
Biraz detaylı incelediğimde ve bugün tanınmış profesörlerinde açıkça beyan ettiği üzere, kaya tuzu ile rafine edilmiş tuz arasında, şifa ile zehir arasındaki fark kadar büyük bir fark vardı.
İnsan vücudunun yaklaşık %4’ü tuz olduğundan ve özellikle böbreklerimiz kanımızı tıpkı su arıtma sistemlerinde suların tuz ile arıtıldığı gibi temizlediğinden dolayı tuz gibi tuz, yani rafine edilmemiş kaya tuzu yememiz gerekiyordu.
Basit bir su arıtmasının bile tuz ile yapıldığını öğrendiğimde gerçekten çok şaşırmış ve tabir yerindeyse böylesine gerekli bir gıda takviyesinin neden yasak edilmeye çalışıldığına baktığımızda ise, karşımıza tuzun bugünlerde Covit-19 dolayısıyla çok ihtiyacımız olan vücut direncine ne denli faydalı olduğunu gördüm.
İzlediğim yayınların hiçbirinde kimse konuyla ilgili bir öneride bulunmadığından bunu yazma ihtiyacı hissettim ve konuyu mesleğim olan elektroniğe bağlıyorum.
İnsan vücudu ile elektronik devrelerin birbirine benzerliği şaşırtıcı seviyelerdedir: Mesela yüksek tansiyon insan hayatını ciddi şekilde kısaltırken, sürekli 220V yerine 250V gelen bir cihazın ömrü %20’ye düşüyor.
Bu örneği elektronik sanayiinde yüksek voltaja karşı akım koruma prizleri öneren dev elektro marketlerin, ilaç sanayiinde tuz yemeyin diyen adamlarına benzetiyorum.
İkisinde de birazcık doğru, ama tümünü öldüren yanlışlıklar görüyorum. Tuz yemeyin derken, evet rafine tuz asla yemeyin doğru. Ama kaya tuzu yemelisiniz.
Yüksek voltaja karşı koruyucu tedbir alın derken, evet yıldırım ve trafo patlaması dahil koruma yapabilen aşırı gerilim sönümleyiciler alın doğru. Ama akım koruma prizleri ile bunu yapabilirsiniz yanlış.
Birilerini incitmeyelim derken milyonlarca adet satılan ve tüketicilerin net şekilde yanlış yönlendirildiği şeylerden bahsetmek bugün çok değerli diye düşünüyorum.
Görüşmek dileğiyle…
Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle…