yerli-urun-kullan-ma

Yerli malı kullanımı ile ilgili birçok söz söylendi, birçok adım atıldı ama en değerli neticesi belki de covid-19 ile birlikte gündemimize gelen ventilatör/solunum cihazlarıydı…

Gelişmekte olan ülkelerde kamu en büyük alıcı pozisyonunda olduğundan, yerli bir üretici ürettiğini kendi ülkesine, kamuya satamazsa başka ülkelere satma şansı çok zayıflar. Burada da kamu otoritesine, bürokrasinin irade göstermesine çok ihtiyaç duyulur.

Siyaset herhangi bir konuda ne kadar kanun, yönetmelik, genelge yaparsa yapsın, uygulayıcı güç olan bürokrasi irade göstermediğinde, tüm bunların uygulanma şansı yoktur. Biz genel olarak sınava sınav gecesi çalışan bir millet olduğumuz için, hem mükemmel derecede pratik, hem de korkunç derecede plansız bir duruş sergiliyoruz.

Pratikliğimiz sayesinde hızlı aksiyon alıp belirli zaman dilimlerinde fırsatları çok hızlı yakalayan ve zirve yapan, ancak plansızlığımız neticesinde de sürdürülebilir büyümeyi yakalayamayan bir milletiz.

covid-19-asisi

Bunun birçok makro örneğini sıralamak mümkün olmakla birlikte birkaçını hemen sıralayabiliriz;

Örneğin; covid-19 öncesi bir türlü kendisini kabul ettiremeyen yerli “ventilatör (solunum cihazı) üreticisi şu anda bırakın ülkemizi, onlarca ülkeye ihracat yapıyor.

Peki nasıl fark edildi?

Amerika başta olmak üzere ventilatör ithal ettiğimiz tüm ülkeler ürünlerini başka ülkelere sattırmama kararı alınca…

turk-siha-ucak

Bir başka örnek; ithal “İHA”larla yaptığımız terör operasyonlarında, operasyonların eş zamanlı teröristlere gönderilmesiyle başarısız yılların geçmesiyle, yerli İHA’ların daha da geliştirilerek SİHA haliyle daha iyi ve silahlı hale getirilmesiyle elde edilen operasyonel kabiliyetler ve başarılar…

Yine covid ile ilgili aşı konusu

Yine covid ile ilgili aşı konusu… Yerli aşımız olduğunda, çok daha hızlı bir aksiyon planı ile çok daha az zarar görerek bu melanetten kurtulma ve kelimenin tam anlamıyla nefes alma şansımız olacak.

Şimdi F-35 programından çıkarılmamız ve daha birçok örnek ardı ardına yerliliğin önemini vurgulayacaktır.

Yerli Malı Kullanımı Hakkında Genelge

Bu konuda yayımlanmış en net ve gerçekçi duruş 6 Eylül 2011 tarihli 28046 sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren, 2011/3 Sayılı Yerli Ürün Kullanılması Konulu Başbakanlık Genelgesi’dir.

Bu genelge o kadar net ve muğlak ifadeleri o kadar ortadan yok eden bir irade ile kaleme alınmıştır ki, ilk maddesinde:

1- “Teknik şartnamelerde Türkiye’de üretilen ürünlerin teklif edilmesini engelleyen düzenlemelerin yapılmaması” der.

Bu madde bile başlı başına yerli ürün kullanılması açısından devlet politikası olması gereken bir duruşu özetlerken, kalite veya başkaca bir durumun bahane edilmemesi, herhangi bir olumsuz yoruma yer bırakılmaması adına 2. Ve 3. Maddeler sıralanmıştır :

  • Kamu ihale mevzuatına aykırı olarak, isteklilerin ithal ürün ya da belirli bir ülkenin malını teklif etmesine yönelik düzenlemelerin yapılmaması,
  • Ürünlere ilişkin olarak yabancı belgelendirme kuruluşları tarafından düzenlenen ve zorunlu olmayan belgelerin ihale dökümanlarında aranmaması.

Sonunu da “Kamu İhale Kanunu kapsamındaki alımlar ile Devlet Malzeme Ofisinden gerçekleştirilecek alımlarda öncelikli olarak Türkiye’de üretilen ürünlerin tercih edilmesini ve kamu kurum ve kuruluşları ile yöneticilerinin bu konuda gereken duyarlılığı göstermelerini önemle rica ederim” denilmiştir.

Bu genelge aslında konuyu çok basite indirgiyor: Eğer ülkemizdeki herhangi bir ihtiyacı görmek adına yerli bir üretici varsa, bırakın yabancı ürün tercih etme özgürlüğünü, şartnameyi bile ithal ürünü aldıracak şekilde hazırlayamazsınız.

Eğer ithal ürünler kaliteli, ben ithal ürünleri şartnamelerde ararım diyorsanız net bir şekilde suç işliyorsunuz demektir. Hem hukuki açıdan, hem de bu ülkede yaşayan ve ekmeğini bu ülkeden kazanan biri olarak vicdani açıdan…

Bu duruş belki akla şunu getirebilir; ama böylece yerli üretici kendisini geliştirmez, nasılsa beni tercih edecekler diyerek ham kalitesiz, hem de pahalıya ürün satar…

2014 yılında Bursa’nın mucidi ödülü almış, Türkiye’nin ilk TSE belgeli icadı ünvanına sahip (BDS-00001-1 ref.no), %87,87 yerlilik oranıyla yerli parafudr ve yeni nesil parafudrlar üreten biri olarak söylüyorum: Üretmek ve katma değer sağlamak adına emek veren biri asla bunu yapmaz.

Sanayi Bakanlığı resmi yazısı ile 5 Mart 2021 tarihi itibariyle tek yerli parafudr üreticisi olarak, TSE tarafından standart üstü ürünlere verilen Beyan Doğrulama
Sertifikası ile parafudr konusunda standartta olmayan net iki iyileştirmeyi sizlerle paylaşmak istiyorum:

  • Ürünleri korumak için alınan parafudrların darbe testlerinde, paralel bağlı yükün/ürünlerin korunup-korunmadığına bakılmıyor. Biz yükü de koruduğumuzu ispatladık.
  • Parafudr testlerinde çok iyi topraklama istenir, çünkü sistemin topraklaması çok iyi olmadığında parafudr darbeyi toprağa iletemez. Biz hiç topraklama olmadan da koruma kabiliyeti sunduğumuzu ilettik.

Ayrıca nötr kopmasına karşı koruma, aşırı gerilim sönümleme, kartuş maliyetlerinden kurtulma, parafudr önüne sigorta gerekmemesi gibi ekstraları da sunduk.

Gerek kamu, gerekse özel binlerce projede bize yer veren değerli proje firmaları ve mühendislerimiz ile değerli kamu bürokrasisine teşekkür ettikten sonra, tüm yerli üreticiler adına somut bir örnekle sormak istiyorum:

Klasik parafudrların yapıp ta, bu ürünün yapamadığı hiçbir özellik yok iken ve korumaya yönelik saydığımız bu kadar net artı varken, 6 Bakanlıkta kendi sembolüyle şartnamelerde yer verdiğiniz bu ürün, bu ülkenin yıllık 2 Milyar USD elektronik kart yanması kaynaklı ithalatını da engellemek istiyorsa, biraz daha fazla  irade göstermek gerekmez mi?

 

Görüşmek dileğiyle…