Bugünlerde herkesin gündeminde Corona Virüs salgını ve tabi bu olayın sonucu olarak ekonomik yavaşlama hatta kriz konuları var.
Uzmanların farklı görüşleri ve öngördükleri değişik senaryolar olsa da ciddi bir durum ile karşı karşıya kaldığımız konusunda tüm duayenler hemfikir.
Bizleri bireysel olarak etkileyen bu durum kurumları da benzer şekilde etkilemiş durumda. Sonuçta bir değer zincirinin ve ekosistemin parçalarıyız hepimiz.
En basit örnekle; seyahat sınırlamaları nedeniyle iptal ettiğimiz uçak biletlerimiz hava yolu firmalarının gelirlerine, hava yolu firmalarının yapmadıkları seyahatler yakıt üreticilerinin gelirlerine yansıyor ve bu zincir kapalı bir çevrim şeklinde ilk başladığı yere yani bizlere geri dönüyor.
Dow Jones 23 Mart itibariyle yıl başına kıyasla %35 oranında değer kaybetti. Merkez bankaları ve hükümetler piyasaları ayakta tutmak adına agresif kararlar alıyorlar.
Belki bu kayıplar devam edecek belki de dipten bir geri dönüş olacak. Eğer bu sorunun cevabını biliyor olsaydım muhtemelen şu an bu satırları yazıyor olmazdım.
Ben her zaman pozitife odaklanma yanlısıyım. Krizler yaşamımızın değişmez bir parçası, belli periyotlarda piyasaları vuruyor ve sonra geri dönüş gerçekleşiyor. Ancak her darbe de aynı hızla etkisini kaybetmiyor.
Ekonomik kriz literatürü, yaşanan krizlerin etkin oldukları zamanın kısalığı veya uzunluğuna göre farklı tiplere ayılmıştır; “V”, “U”, “L” ve “W”. Dileğim geri dönüşün V şeklinde olmasıdır. Nedenine gelince özetle neden bu tiplerin harflerle ayrıştırıldığını anlatmam gerekiyor.
Aslında harfler krizin etkisinin takip ettiği grafiği sembolize etmektedir.
“V” tipi krizlerde krizden çıkma süresi oldukça kısadır. Kriz bir darbe şeklinde 3-6 ay yani bir veya iki çeyrek negatif büyüme ile hissedilir ve sonrasında aynı hızla dip noktasından geri döner. Bu genelde ötelenmiş harcamaların tekrar yapılması gibi de değerlendirilebilir. Özetle bir resesyon olarak hatırlanır.
“U” tipi krizlerde genelde dip görüldükten sonra 12-18 ay gibi bir süre paralel bir seyir devam eder. Dolayısıyla bir resesyon değil bir “depression”dan bahsetmek daha doğru olur. Alınan tüm aksiyonlara rağmen piyasalar dipten uzun bir süre geriye zıplama yapamaz.
“L” tipi krizler çok daha uzun süren krizlerdir. 24 ay ve üzeri ekonominin dipten toparlayamaması ve genellikle birden çok yapısal problemin birleşmesinden kaynaklanan problemlerdir. Japonya’nın 90’larda, komşumuz Yunanistan’ın 2006 yılından itibaren tecrübe ettiği kriz tipidir.
“W” tipi krizlerde ise ekonomik krizin etkileri geçerken tekrar bir kriz ile ekonominin ardı ardına iki V tipi kriz yaşaması durumudur. Çok yüksek volatilite nedeniyle yatırımcıları şaşırtan bir kriz türüdür.
Mevcut durumu anlamak için Corona salgını öncesinde ekonomik anlamda risklerin hangi seviyede olduğuna bakmak lazım. 2019 yıl sonu itibariyle hepimizin bildiği riskler ve senaryolar haricinde çok ciddi bir kriz riski taşımıyordu dünya.
Liderlerin güç savaşları ve yüksek borçlanma konuları anlık dalgalanmalar yaratsa da kriz gündemimizde değildi. Hayat ileriye bakarak yaşanır, geriye bakarak anlaşılır sözü krizler için de geçerli.
Dolayısıyla geçmişte yaşanan salgın durumlarını incelemenin, gelecekte Corona Virüsü vakasının finansal etkilerini incelemede faydalı olabileceğini düşünüyorum.
1900’lerden bugüne incelediğimizde benzer vakalarda V tipi krizlerin oluştuğu ve ekonomilerin krize giriş ve çıkış sürelerinin bir yıl ile sınırlı kaldığını gözlemleyebiliriz.
Bir de günümüz teknolojisi ve erişilebilirlik etkilerini göz önünde bulundurduğumuzda bu durumun hem çöküş hem de yükseliş kısımlarının çok daha hızlı olacağını söyleyebiliriz.
Dolayısıyla geçmişte yaşananlardan daha dik bir V olacağını da varsaymak hatalı olmaz. Tabi tahmin edeceğiniz gibi konuyu bir şekilde iş modellerine bağlamadan duramayacağım. Ekonomik izler geçecektir ancak iş yapış şeklimiz ciddi anlamda değişecek ve kalıcı etkileri olacak.
Birçok işletme dijital araçları kullanmak zorunda kaldı ve kendini evrimleştirdi. Toplantılarımızı daha dijital şekilde, ofislere muhtaç olmadan yaptık. Satış ve pazarlama aktiviteleri dijitalleşti.
Tedarik zinciri ile ilgili yaşanan sıkıntılar farklı bilinç seviyeleri yarattı ve belki yeni düzende merkezi olmayan (decentralized) yaklaşımlar göz önünde bulundurulacak.
Bu yeni normaller herkesin bahsettiği dijital dönüşüm süreçlerinin çok daha hızlı hayata geçmesine ve hem kurumlar hem de kullanıcılar tarafında daha geniş kesimlere ulaşmasına sebep olacak.
Özetle bir çoğumuz yüzme bilmeden denize atlamış olacağız. Her zamanki gibi krizler fırsatlarla karşımıza çıkacak.
Önümüzdeki ay Corona Virüs salgının iş modellerimize etkileri üzerine bir yazı yazacağım. O zamana kadar sağlıklı günler dilerim.