
Sektörüm’ün değerli okurları merhaba.. Göreceli zamanın son sürat akıp gittiğini öğrenmek için deneye ihtiyacımız olmayan, dijitalleşmeyle beraber her birimizin zaten bu hızı bizzat tecrübe ettiği yılları, dönemleri yaşıyoruz.
Zihinlerimize her saniye hücum eden dijital veri müthiş bir ivmeyle artıyor ve henüz son bilgiyi kritik etme ve kavramsal güncellemelerini algılarımıza yerleştirme fırsatı bulamadan, bir diğerine maruz bırakıyoruz kendimizi. Ne kaotik bir trajedi.. Tüm bu farkındalıksız kıvranmaya, özellikle son 6 aydır gündemin yoğunlaştığı seçim süreci de eklenince neredeyse insani özelliklerimizi de kaybediyorduk.
Elbette ki; seçim, ülkemizin geleceği ve doğru yönetilmesine ilişkin en önemli konumuzdur. Biz, farklı düşüncelere sahip olsak da, ortak buluşma noktaları olarak; saygıyı, hakkaniyeti, iyi niyeti kendi öz değerleri olarak benimsemiş Türk Milletiyiz! Bu ortaklığı korumak hepimizin asli görevi değil midir?
Bilmeliyiz ki; millet perspektifinden baktığımızda akıl, tek başına materyal ilerleme için önemliyken, onu kültürel kodlarınızı da muhafaza ederek işletebiliyorsanız, artık sadece önemli değildir aynı zamanda parlayan bir değerler silsilesine dönüşür.
‘BİZ’ kelimesinin içinde 3 harf değil, 70 milyon var. Farklılıklarımızın aslında aynı bütünün parçalarından ibaret olduğunu hatırladığımızda, karşımızdakine yapılan saldırının aslında kendi BİZ’liğimizi yaralamak olduğu idrakine ulaşacağız.
Bu kısımda bazılarınızın yoğun pompalanan bir algı cümlesini tekrar ettiğinizi duyar gibiyim; “Bizi siyasiler kutuplaştırıyor!” Acaba gerçekten öyle mi? Birkaç açıdan tahlil edelim; eminim ortak bir noktada buluşacağız.
Evvela; farklı fikirlerde gruplaşmak anlamına gelen ‘kutuplaşma’ kötü veya anormal bir şey değil hayatın olağan akışına dair sosyolojik bir gerçektir. Belki burada ayrışmanın tehlikesinden söz etmeliyiz.
Çünkü aslında bir kimya terimi olan ayrışma; kendini oluşturan öğelerin, bütünlüğü bozacak şekilde birbirinden ayrılması anlamını taşır. Bu tip bir ayrılık, bir millet olarak varlığımızın sonu demek olabilir.
Bu söylemi güncel gerçekliğimiz kabul etmek bana kalırsa çok sinsice ve zekice hazırlanan bir tuzak! Biz tüm zıtlıklarımıza rağmen; konu vatanı, milleti, kimliği olduğunda tek vücut olmakla karakterize örnek bir milletiz. Bu nedenle kimse bizi ayrıştırmıyor, ayrıştıramaz.
Konuyu bundan farklı olarak, sertleşen kavgalarımız üzerinden okuyacaksak da sorarım size; bizi gerçekten siyasiler mi radikalleştiriyor? Muhakememiz üzerinde güçleri bu kadar büyük mü yoksa biz mi çocuk gibi davranıyoruz? Siyasi bir sohbetteki tartışma sonrası birbirine küsen 30 yıllık dostlar mesela bunlardan hangi gruba girer?
Ya da karşı olduğu adayı savunuyor diye kuzeninin üstünü çizenleri, kardeşiyle görüşmeyenleri nereye koyalım? Komşusuyla, iş arkadaşıyla, sokak esnafıyla ilişkiyi kesecek hale gelenlerin tüm savunması bu mudur yani?
Biz siyasilerin, politik düzlemde kısmen eleştiriyi hak eden kısmen de doğal kabul edilebilecek eylem ve söylemleriyle bu kadar kolay nefrete mobilize edebileceği bireyler miyiz?
Aklı başında, kendini bilen biri için bu ifade, yaptıklarının savunması olamayacağı gibi olsa olsa kendine ettiği hakarettir. Çirkin eylemlerimize dışarda suçlular bulmak işin en kolayı. Bir o kadar da içsel sorunlarına göz kapayanı. Oysa bize yakışan, her eyleminizin sorumluluğunu almaktır.
İnsan; saldırarak, karşısındakinin kalbi ve tabiiyeti yerine (yaşadığı kör karanlıkta kendini kral sansa da) ancak antipatisini kazanabilir.
İnsan; kanıt sormaz, dedikodu, yorum ve varsayımlarla peşinde olduğunu gerçek kılma zavallılığını, gerçeğin peşinde olmaya tercih ederse, doğrunun komutanı değil ancak yanlışın askeri olur. Bu uydurulmuş hayal dünyası da, doğruluğa dair hiçbir şey ifade etmeyeceği gibi hak ve hukukun daima en büyük düşmanıdır.
Öyleyse artık sorumluluklarımızı alma, sağduyulu ve olgun davranma, varlığa saygı göstererek kendimizi sevme, severek şımartma vakti gelmedi mi?
Seçimler bitti, bence biz şimdi de BİZ’i seçelim. Yoğun toksipolitik etkiden arınmak üzere bolca mizah eşliğinde ailemiz, sevdiklerimiz ve dostlarımızla nefes aldığımız ve birlikte olduğumuz her anın tadını çıkaralım.
Tabi bir de.. mutlaka Sektörüm okuyalım 🙂