nezaket-kurallari-ve-ozguven

Nezaket kuralları, toplum içerisinde birbirimize zarar vermeden ve dahi birbirimizi iyi hissettirebilme ve ortak yaşam kültürünü geliştirerek, ilişkilerin sürdürülebilirliğini sağlamak için olmazsa olmaz, yazılı olmayan kurallardır.

Peki sizce de madem olmazsa olmaz diyorsak, nezaket kuralları açısından hangi tavır ve davranışların nezaket kuralı olduğu, hangisinin olmadığı konusunda kavram kargaşası yaşamıyor muyuz?

nezaket-kurallari-ve-ozguven-3

Bence çok fazla yaşıyoruz ve gündelik hayattan basit bir örnekle anlatacak olursak; çatalı sol elle, bıçağı sağ elle tutmak toplumda nezaket kurallarına girişte neredeyse ders olarak verildiği halde irdelersek bunun ne toplumsal ilişkilerimize zarar verdiği , ne de kimseyi ilgilendirdiği iddia edilemez.

Yani tabiri caizse kişinin elle ayakla girişmediği sürece istediği ve rahat ettiği eliyle çatal bıçağı tutması bir nezaketsizlik değildir. Ama masamıza gelen ve tokalaşmak isteyen birine yerimizden hafifte olsa kalkarak selamını almamız nezaket örneğinin başında gelir, çünkü hem karşımızdakine kendisine değer verdiğimizi hissettirir, hem de onun nezaketinin karşılığını vermiş oluruz.

Yazımın başlığında yer alan “nezaket kuralları ve özgüven” konusunda toplumda birçok kişinin acaba çatalı sağ elle, bıçağı sol elle tutsam beni ayıplarlardı korkusundan neredeyse yemeği yiyemediğini , ancak masasına selam vermeye gelen birini neredeyse görmezden gelecek şekilde selamını zorla alarak çatal bıçakta sağlayamadığı özgüveni burada doldurmaya çalıştığını rahatlıkla birçok yerde gözlemleyebilirsiniz.

nezaket-kurallari-ve-ozguven-2

Ben teknik bir insanım ve yazdığım yer de sektörel bir dergi. Yani tam da ne alaka dediğiniz sırada konuyu teknik adamlarımıza getiriyorum.

Dikkat ediyorum ve özellikle gözlemliyorum ki, teknik adamlarımızın bir bölümü sadece uluslararası markaların onlara sunduğu gezi, konaklama, uygulama adı altında çeşitli imkanlar sayesinde adeta hiçbir sorgulama yapmadan onlar ne derse yapıyor, onlar bir konu hakkında görüş bildirmemişse yok saymayı seçiyor.

Yerli teknik bir görüş veya yerli teknik bir ürün-marka-hizmet kendilerine tanıtıldığında hemen; “arkadaş koskoca filan marka yapamadı da sen mi yaptın” gibi kendini aşağıladığından habersiz ve özgüveni yitik , “anlat bakalım neymiş bu zamazingo” gibi tavırlarla çatal bıçağı hangi elle tutması gerektiği konusunda kaybettiği özgüveni yine nezaketsizlikte aramaya çalıştığını gözlemleyebilirsiniz.

Dikkat ederseniz bu tavırlar ve davranış bozuklukları sayesinde ülkemizden 2019 yılına kadar bir elektrik malzemesi sembolü çıkamamış (2019 yılında bize nasip oldu), elektrik kaynaklı yangınların sadece son 10 yılını incelediğinizde de neredeyse iki katı yangın çıkmış.

Peki şartnameler ve uygulamalar sadece uluslararası firmaların kontrolünde olan örgütler tarafından belirlenmeye devam ederse, bizim bazı teknik adamlarımızda onların taşeronu olarak çalışmaya devam ederse, ve bununla da herhangi yerli bir üreticiden daha fazla kıymet görürse, sadece elektronik kart yanmalarıparafud için ödediğimiz yıllık 2 Milyar USD’ı kim durduracak, çıkan yangınları, yaşanan ölümlü kazaları kim durduracak?

Önyargısız ve kendine güvenen, ülkesine mühendislerine, teknik adamlarına güvenen tüm teknik insanlara selamlarımı saygılarımı sunuyor, bahsettiğim kişiler konusunda üzerlerine en ufak bir alınganlık almamaları gerektiğini belirtmek istiyorum.

Bu acıları yaşamış, atlatmış ve şükürler olsun bir markayı ülkemizin ve Dünya’nın hizmetine vermiş bir elektronik mühendisi ve elektrik yangınları ve hasarlarını engellemek üzere kurulmuş bir sivil toplum kuruluşu yöneticisi olarak üretmek isteyen yeni mühendis ve teknik kardeşlerimize yılmadan, özgüvenli ve en önemlisi nezaketli bir şekilde çalışmalarını tavsiye ediyorum.

Gelecek sayıda görüşmek dileğiyle…