
Piyasalarda konuşulan faiz genelde nominal faizdir. Bankalar veya faizli enstrümanlar duyurulurken hep nominal faiz konuşulur.
Oysa önemli olan faiz reel faizdir. Bu faiz nominal faizin enflasyondan indirgenmiş halidir. Gerçek getiriyi gösterir.
Nominal faiz reel getiri sağlayamıyorsa tasarruflar başka enstrümanlara kaçar ve yatırım için ihtiyaç duyulan sermaye bir araya gelemez.O yüzden nominal faizlerle enflasyon her zaman karşılaştırılır ve enflasyon yükseldikçe nominal faizler reel getiri sağlayacak seviyeye kadar yükseltilir.
Bu durumda faizlerin düşmesi için enflasyonda geleceğe yönelik olarak uzun vadede düşüş beklentilerinin oluşması lazım.
Bu durumda enflasyonun seyrine iyi bakmamız gerekiyor. Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanmış Eylül ayı TÜFE ve yurt içi ÜFE verilerine baktığımızda; Yurt içi Eylül 2018 rakamlarında aylık değişimin % 10.88,Aralık 2017 den Eylül 2018 ayına kadar değişimin %38.96, Bir önceki yılın aynı ayına göre %46.15 artış olduğunu görüyoruz.
Yıllık bazda elektrik ve gaz fiyat artışı %71.88 olarak gerçekleşmiş. Bu veri gelecekte de maliyet enflasyonunun devam edeceği anlamına gelmektedir.
TÜFE verileri ise henüz bu rakamları yakalamamıştır. Yıllık bazda TÜFE %24.52 gerçekleşen TÜFE gelecekte de yurt içi ÜFE’nin olumsuz maliyet enflasyonunu hissetmeye devam edecek gibi görünmektedir.
Bu durumda reel faizlerin seviyelerinin aynı kalması için enflasyon artışına paralel bir nominal faiz artışı gerekecektir. Aksi halde getiriler enflasyona yenik düşerek negatif reel getiri oluşacaktır.
Yakın dönemde enflasyonda sürpriz bir gelişme olmadığı takdirde, reel getiriyi korumak için enflasyonla beraber nominal faizlerde artış olması sürpriz olmayacaktır. Faizlerde düşüş olabilmesi için enflasyonda kalıcı bir düşüş trendinin oluşmasına ihtiyaç bulunmaktadır.
Saygılarımla,
Hikmet Baydar