
“Çalışırken konfor arayan, ömür boyu istirahat eder”. Bu sözler 15 yıl önce yeni mezun bir mühendis olarak ticari hayata atılmaya karar verdiğimde ağzımdan çıkmıştı.
Her anne-baba gibi benimkilerde o zamanki adıyla KPSS sınavına girip, devlete kapağı atmamı ve böylece rahat bir hayat süreceğimi iddia etmiş ve bana bu yönde ciddi baskı uygulamışlardı.
Bende idealist bir şekilde, belki o şekilde rahat edeceğim ama hayallerimi gerçekleştirme şansım olmayacak dedim ve başvuru yaptığım KPSS sınavına, denemek için bile girmedim.
Sonraki hayatımda pişman oldum mu? Evet. 13 yıllık ticari hayatımda toplam 2-3 saatlik bir pişmanlığım oldu.
TİCARİ HAYAT GERÇEKTEN ÇOK ZOR
İki çocuk babası olarak; çocuklarım ileride sıfırdan ticarete girecek olsalar, ben bana yapılandan daha fazla baskı yapabilirdim devlette çalışmaları için.
Çünkü ülkemiz krizler ülkesi ve ticari hayat siyasete aşırı endeksli olduğundan ve sürekli seçim olduğundan dolayı, ticarette kesintisiz hız yapmak imkansız hale geliyor.
Bunun yanına kamu bürokrasisinde yabancı hayranlığı ve bazı etik olmayan beklentiler eklendiğinde, o döngüden uzak kalmaya çalışarak ticaretinizi ulusal çapta ve uluslararası çapta genişletmeniz daha da zorlaşabiliyor.
Devlet ve hükümet politikası olarak ayrı ayrı yerli malı konusunda çok ciddi hassasiyetler gösterilmesine; genelgeler, yönergeler ardı ardına çıkarılmasına rağmen, çoğu kez bu hamleler reele dönüştürülemeyince riskler ve zorluk derecesi de artmaya devam ediyor.
Özellikle üniversitelerde genç arkadaşlarımla sohbet ettiğimiz platformlarda onlara tecrübe aktarımı yaparken bir noktaya özellikle vurgu yapıyorum: “Eğer birgün Dünya markası olacak bir şey yapmaya karar verirseniz, aç kalmayı ve o gün gelene kadar sıfırın altında olmayı göze almalısınız”.
Çünkü artık Dünya’da yapılmamışı yapmak bir yana yapılmışı daha iyi yapmak bile çok zor.
O yüzden farklı olduğunuzda herkes sizi anlıyor ve hak veriyorsa zaten farklı bir şey yapmamışsınızdır ve herkes sizin yaptığınızı yapabilir.
Ama Mahatma Gandi’nin dediği aşamaları geçiriyorsanız yani; “Önce seni görmezden gelmelerini, sonra seninle alay etmelerini, sonra sana karşı savaşmalarını göze almış ve bunların hepsini yaşamışsanız, bilin ki siz kazanacaksınız”.
Tüm bu sebep ve aşamaları yaşamadan, bir bireyin toplumda yer edinebilmesi ve çalışırken konforundan taviz vermek istememesi ona sıradan bir hayattan başkasını veremez. İstirahat düşüncesi ona hayat boyu eşlik eder ve bazen çok hazin şekilde iş bile bulamadığı olabilir.
Hangi kapı olursa olsun, ısrarla düzenli bir şekilde çalmaya devam ederseniz, o kapı mutlaka açılacaktır. Bu kapı üretim, inovasyon ve Ar-Ge gibi güzel bir kapı da olabilir, kötülükleri barındıran bir kapı da.
İhtiyacımız olan tek şey, gözünü budaktan esirgemeyen, çalışkan, azimli ve hedefleri olan bireyler olabilmek ve gelecekte o bireyleri yetiştirebilmek.
Dürüst ve ahlaklı olunması gerektiği gibi klişeler bana göre bir gençliğe yapılan en büyük hakaret olduğundan, o düsturları özellik olarak saymaktan haya ediyorum. Onlar normal bir insanda olması gereken el, ayak, göz gibi uzuvlardır ve bunlar yoksa zaten engeli baştan koymuşsunuzdur.
Görüşmek dileğiyle…