
Yurt dışında merak edilen lokasyonlara biletler alınıyor, gidip ziyaret ediliyor. Gezintiler, farklı yeme-içme kültürleri, alışveriş ve eğlenceler derken, ciddi paralar harcanarak yurda dönülüyor. Günün sonunda siz ülkeye, ülke sevgisi ve özlem de kalbinize adım atıyor.
Dünyanın neresine gidersem gideyim, hiçbir yer ülkem kadar güzel değil! diyerek dönüyorsunuz. Batıda bir şehir ziyaret edildiğinde; seyahat programı o kentin en gözde yerlerini gezecek, en iyi restoranlarında yemek yenecek ve en iyi otellerinde konaklanacak şekilde yapılır. Sanki bu kentlerin hiç arka mahalleleri yokmuş gibi..
Aslında bu tamamen bir yanılsamadır. Ülkemiz ise giderek gelişiyor, değişiyor, güzelleşiyor. Peki kendi ülkemizin harikalarını yeterince deneyimliyor muyuz?
Örneğin; Bursa’da yaşayıp Uludağ’da hiç kayak yapmamış olmak, Antalya’da bulunup koca bir yaz denize girmemek, Trabzon’u ziyaret edip Uzungöl’e gitmemek, Kapadokya’da balona binmemek, İstanbul’da boğaza karşı bir çay içmemek ya da Ankara’da kaleye çıkmamak ne büyük kayıptır oysa..
Bu durumun adı bence; elinin altındakinin değerini bilmemek, görmezden gelmek, yapacağını ötelemektir. Özendirilen, uzak olan, güç olana yönelmek bizimki.. Halbuki, gerçekten cennet bir ülkedeyiz. Binlerce yıllık tarihi olan medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklara ve her birinden kalan mirasın efsanevi dokudaki güzelliğine sahibiz.
Birbirinden Parlak 81 İnci Tanesi…
İstanbul; Bana sorarsanız dünyanın açık ara en güzel kenti.. Deniz, boğaz, tarih, kültür çeşitliliği, modernite, tek şehir iki kıta, zenginlik… Ankara; Denizsiz de olsa bir kent bu kadar mı güzel olur? Ve diğerleri.. Kimse şehrine haksızlık etmesin. Ülkemizin her köşesi ayrı muhteşem!
Ülkemizi bir bütün olarak özendirmek öne çıkarmak, iç turizmi arttırmak sadece Kültür Turizm Bakanlığı’nın değil, belediyelerin de idare ve sorumluluğundadır ve bence ülkemizin tüm Belediye Başkanları gerçekten büyük bir özveriyle çalışıyor.
Şehirlerini güzelleştirmek için büyük gayret gösteren ve dolayısıyla yaşam alanlarımızı, ruhumuzu da güzelleştiren belediyelerimizin her birine hepsine ayrı ayrı ne kadar teşekkür etsek azdır.
Alışagelmiş Belediyecilik Hizmetleri Günümüzde Çok Değişti;
Yol yapmak, asfalt dökmek, kaldırım yapmak ya da onarmak, çöp toplamak vb. hizmetler yeterli değil artık. Olmazsa olmazı iş’miş gibi konuşmak doğruda değil. Zaten belediyelerimiz de bu olgunluğa çoktan kavuşmuş durumda.
Bugün artık; çağın gereklerine ayak uydurabilen hatta ileriyi öngörerek projeler üreten, hayata geçiren, vizyoner belediyecilik anlayışı daha çok karşılık görüyor.
Farkındalık yaratan proje ve hizmetler daima öne geçiyor; Dijital şehirler, Teknolojik şehirler, Akıllı şehirler, Yeşil Şehirler, Kendi tarımını yapan şehirler, Modern şehirler, Estetik Şehirler, Çevreci Şehirler vb.. yeni adlar, yeni yaklaşımlar..
Tüm bu aksiyonları için bütün belediyelerimizi ve değerli başkanlarını kutlarken; estetik şehir başlığı altında bir kaç sufle de vermek isterim;
Belediyelerin; kentine, kentlisine katma değer yaratmak istediğinden hiç şüphemiz yok. Yine de o güzel parkların, sokakları aydınlatmalarının, yeni yollar ve alt geçitlerin yanı sıra, kentlerimize estetik dokunuşları da arttırsak mı?
Kentlerimizi estetik ve doğru biçimde uygulanmış bir “Aydınlatma” ile daha güzel kılabilecek, fark yaratarak yerli ve yabancı turist çekecek 4 öneride bulunmak istiyorum:
- Aydınlatma Festivali Düzenlemek
Düşünsenize; yurdumuzun dört bir yanında, 5 yıldızlı otellerimizde, akşamın belli bir saatinde; ışık, ses, ateş vb. gösteriler yapılıyor ve biz en az yarım saat hayranlıkla bu estetik şovu izliyoruz.
Örneğin; her gün saat 21.00 de, Ankara Kızılay Meydanı’ nın dört köşesinde, tüm binaların cepheleri müzik eşliğinde bir aydınlatma ile görsel şov sunulsaydı.. Özel günlerde günün anlam ve önemine uygun bir müzik ve aydınlatma şovu. En az bir kez kesinlikle gidip izler ve tüm misafirlerimi de götürürdüm.
Kesinlikle ciddi rakamlarda yerli ve yabancı turist akını olur, bölge ticareti artardı. Yapılar değerlenir, kente renk, heyecan gelirdi. İnsanlar AVM merkezli yaşantılarından biraz uzaklaşıp, kent merkezine doğru bir yönelim başlatırdı. Bunu bir de tüm şehre yayıp bir festivale dönüştürmekse, çok büyük bir hamle olurdu.

Amsterdam’da her yıl düzenlenen ışık festivali gibi bir festival bizde neden bir veya birden fazla kentimizde olmasın? Bizim şehirlerimize göre çok az nüfuslu Amsterdam kısa bir zaman diliminde, bu festival dolayısıyla milyonlarca turist ağırlıyor.
Dünyanın birçok büyük kentinde bu tarz aydınlatma festivalleri düzenleniyor. Daha önce Sektörüm Dergisi okurları için kaleme aldığım Cephe Aydınlatma başlıklı makalemde, bu festivallere daha önce değinmiştim.
İstanbul Boğazı’ nı düşünsenize lütfen.. Her akşam veya yılın belli bir döneminde İstanbul Aydınlatma Festivali adı altında, o çok özel yapıların cephelerinde müzik eşliğinde, köprüler ile birlikte, ışık sanatı ile bir görsel şov yapılsa etkileyici olmaz mı?
Aşağıdaki linkte, kentinize uygun şekilde uyarlanmış muhteşem bir görsel şovun nasıl görünebileceğine dair fikir edineceğiniz örnekler var:
- İnteraktif Aydınlatma Noktaları Oluşturmak
Interaktif aydınlatma noktaları; kentin her köşesinde uygulanabilir özelliğiyle, başta çocukların ve gençlerin keyifle zaman geçireceği, sosyal aktiviteler ve etkileşim için bölgede yoğunlaşıp, kente bir değer artışı sağlayan yaratıcı çözümlerdir.
Ziyaretçilere geri dönüp baktıklarında mutluluk veren anılar bırakacak uygulamalar ile tekrar tekrar geri gelmek isteyecekleri mekanlar yaratmak, belediyelerin tercihi hatta hedefi olmalıdır. Aydınlatma ile insanlara unutamayacakları deneyimler yaratmış olursunuz ki; bu, kente olan bağlılık ve sevgiyi de arttırır.
Eliniz veya vücudunuzun hareketiyle entegre biçimde çalışan aydınlatma armatürleriyle donatılmış bir şehirde, yüzeylere dokunmadan, temas etmeden (günümüz covid-19 tedbirlerine de uygun olacaktır.) rengarenk resimler oluşturabilirsiniz.

Örneğin Kayseri Belediyesi binası girişine, bir interaktif aydınlatma noktası oluşturulup, önünde elleriyle dokunmadan resim çizebilen minik misafirlerin, tüm yaratıcılığının aynen yansıtıldığı bir bina cephesi düşünün. Ne kadar etkileyici değil mi? Bence belediyemizin binasının önü her akşam yoğun bir turist trafiğine maruz kalacaktır. Linkine aşağıda ulaşabilirsiniz.
http://www.colorkinetics.com/showcase/installs/Pixel-Flow/
- Sembol Yapıları Aydınlatmak
Hangi belediyemiz olursa olsun, kentte mevcut olan sembol yapıları yeniden inşa edemez. Etmesinin de bir anlamı yoktur. Mevcut yapıyı, o kentte yaşayan herkes bilir ve görür. Peki ya gece?
Kentin o özel dokularının aydınlatılması, şehre; renk, değer ve farkındalık katar, turist çeker. Bugün İstanbul deyince, televizyon kanallarından tutun da hemen her yerde 15 Temmuz Şehitleri Köprüsü’nün gece aydınlatılmış görüntüsü servis edilir.
Artık İstanbul ile özdeşleşmiştir. Boğaza bir köprü daha yapmak zordur. Ancak var olana aydınlatma ile kalıcı bir imza atmak kolaydır. Artık o köprü 7/24 ilgi çekicidir.
Kocatepe Camii, Çanakkale Şehitleri Abidesi, Galata Kulesi, Eyfel Kulesi vb. yapılar, geceleri o benzersiz aydınlatmaları ile daha görkemli ve göz alıcıdırlar.

Büyüleyici dış cephe aydınlatması dolayısıyla, Konya’da bulunan Avrupa’nın en büyük Tropikal Kelebekler Bahçesi, gündüz var olan ziyaretçisi kadar gece de; aydınlatmayı görmek, fotoğraf çekmek, renkli anılar biriktirmek üzere gelen ziyaretçilerin akınına uğruyor.
- Aydınlatma Oriented Noktalar Yaratmak
Los Angales’da; LACMA, Los Angeles County Museum of Art (Sanat Müzesi) önünde sadece aydınlatma direkleri ve armatürleriyle, öyle şık, öyle zarif bir mekan yaratılmış ki; müzeye girmeksizin olsa da, sadece o atmosferi solumak için gelen, önünde fotoğraf çektiren ziyaretçilerin sayısı inanılmaz rakamlarda.

Kentin sembol bir bölgesinde, armatürleri rengarenk ışık oyunları ile dans ettirmek; bambaşka güzellikle bir imza olur ve çok ilgi çekeceği kesindir. Yine Amerika’da, Manhattan’ın East River rıhtım bölgesinde 100 adet parlayan direk bulunuyor.
New York, Manhattan Seaport bölgesindeki aydınlatmada, insanların etkileşimine dayalı, ses ve ışık yayan bir dairesel takımyıldızı teması işlenmiş. Nautilus olarak adlandırılan enstalasyonda, ziyaretçilerin dokunuşuna bağlı olarak farklı renkler ve sesler çıkaran, sensörlerle çalışan 100 parlayan direk..

Ziyaretçilerden biri yaklaştığında direklerin tepesinde bulunan renkli panellerin bazıları ışık ve ses dalgaları yaratarak şeffaflaşıyor. İlgi çeken ve ziyaretçi akınına uğrayan aydınlatması ile farklı bir uygulama örneğidir. Bu ve benzeri örnekler çoğaltılabilir.
Yeter ki isteyelim. Hayal edelim.
“Dünyanın aydınlatılan ilk caddesi” olarak kayıtlara geçmiş Hatay Şehir Merkezi’nde bulunan Kurtuluş Caddesi‘ne ev sahipliği yapan ülke olarak, aydınlatmanın önemini bin yıllar öncesinden kavradığımız ve uyguladığımız ortadadır. Bugün de bu yoldan ayrılmamak lazım.
En büyük ışık kaynağı olan güneşin, insan psikolojisine olumlu etkisi ortadadır. Yazın geliyor olması, günlerin uzaması ve bunların bizler üzerindeki olumlu etkisini hepimiz sonuna kadar hissederken, yılın tamamında tüm gecelerimize, kentlerimize, güneş efekti vermeye ne dersiniz ?
Bu vesile ile sağlık dolu güzel bir Haziran, ışıl ışıl bir yaz dilerim. Sağlıcakla kalın..